Ardahan: Tarihin Katmanları Arasında Bir Yolculuk
Ardahan, ismiyle bile köklü bir geçmişe işaret eden bir coğrafya. Artani veya Artaani'den evrilen bu isim, bazı görüşlere göre Ahameniş döneminde Gürcistan'da yaygın olan Zerdüştilik inancıyla bağlantılı. Eski Farsçada "Aša" olarak bilinen tanrıya atfedilen "Arta" kökü, sadece Ardahan'a değil, Artavani, Artahi, Artanuci ve Artaşeni gibi birçok yer adına da ilham kaynağı olmuş
16,yüzyılda Gürcülerden Ardahan bölgesini ele geçiren Osmanlılar, ilk tahrir kayıtlarında Ardahan'ı bugünkü yazılışına yakın bir şekilde (اردهان) kaydetmişlerdir. Gürcü kaynaklarında ise bölge yaygın olarak Artaani (არტაანი) olarak anılsa da, Artahani (არტაჰანი) ve Artani (არტანი) kullanımları da mevcuttur
Hatta günümüzde Gürcistan'ın doğusunda Artani adını taşıyan iki köy bulunuyor. Osmanlıca'daki "d" sesinin, Gürcüce'deki "t'" sesinden evrildiği yönündeki dilbilimsel görüşler de Ardahan isminin kökenine ışık tutuyor.
Ardahan kentinin kuruluşu ise mistik bir efsaneye dayanıyor. Gürcü tarihçi Leonti Mroveli'nin aktardığına göre, Mtshetos'un oğlu Cavahos tarafından kurulan kentin ilk adı Kacta Kalaki (Şeytan Şehri) idi. Zamanla bu isim Huri olarak değişmişti. Ancak Gürcü kaynaklarında Artaani adı daha çok bölgeyi tanımlamak için kullanılıyordu ve Kacta Kalaki ile Huri olarak bilinen yerleşim birimine
sonradan Artaani denilmişti. İlginç bir şekilde, Osmanlıların 1595 tarihli tahririnde Ardahan-ı Büzürg (Büyük Ardahan) livasının merkezi bugünkü Ardahan değil, Parakan / Rabat-i Kala-i Parakan (رباط قلعه پرە كن) adlı önemli bir kale-kentti. Parakan adı, ünlü Gürcü tarihi Kartlis Tshovreba'da da geçmekte olup, Osmanlıların bölgeyi ele geçirme sürecinde önemli bir rol oynamıştır.
Ne yazık ki, Ardahan kentinin tarihi ile bölgenin tarihi sıklıkla karıştırılmakta ve antik çağlardan Orta Çağa kadar bölgeye hakim olan devletlerin Ardahan kentini de ele geçirdiği yönünde yanlış bilgiler verilmektedir. Oysa Kacta Tsihe, Huri ve Parakani olarak bilinen eski kale-kentlerin tam olarak bugünkü Ardahan kentinin bulunduğu yerde kurulduğuna dair kesin kanıtlar bulunmamaktadır. Osmanlı Devleti'nin 16. yüzyılda Kars ve Ardahan bölgelerini ele geçirmesiyle, Ardahan-ı Büzürg Gürcistan vilayetine, Küçük Ardahan olarak anılan Kola bölgesi ise Kars vilayetine bağlanmıştır
Uzun süre Osmanlı hakimiyetinde kalan Ardahan, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'nın ardından Rus İmparatorluğu'nun eline geçmiştir. Çarlık Rusyası döneminde Ardahan, Ardahan sancağının ve ilçesinin merkezi olmuş, ancak savaş sonrası göçlerle nüfusu azalmıştır. Müslümanların yanı sıra Ermeni Rum ve az sayıda Yahudi nüfusu da barındıran kasabada, tuğla ve deri imalathaneleri ile değirmenler bulunuyordu.
I. Dünya Savaşı'nın ardından kısa bir süre Gürcistan sınırları içinde kalan Ardahan, 1921'de Kızıl Ordu'nun Gürcistan'ı işgali sırasında fiilen Türkiye'ye katılmış ve bu durum aynı yıl imzalanan Moskova Antlaşması ile de tescillenmiştir. Mustafa Kemal Paşa, Nutuk'ta Ardahan'ın Türkiye'ye katılış sürecini detaylı bir şekilde anlatmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla birlikte Kars vilayetine bağlı bir ilçe merkezi olan Ardahan, 1992 yılında il statüsü kazanarak bölgenin önemli bir merkezi haline gelmiştir. 2008 yılında kurulan Ardahan Üniversitesi de kentin kültürel ve sosyal yaşamına önemli katkılar sağlamaktadır.
Bugünkü Ardahan kenti ve çevresinde geçmişten günümüze ulaşan bazı tarihi yapılar bulunmaktadır. Mindaşeni Kilisesi, Parakani Kalesi'nin kilisesi ve Kayabaşı köyündeki kubbeli kilise kalıntıları bu tarihi mirası yansıtmaktadır. Ayrıca, Parakani Kalesi, Ramazan Tabyası ve Ardahan Kalesi gibi farklı dönemlere ait kaleler de bölgenin stratejik önemini gözler önüne sermektedir. Özellikle sağlam bir şekilde günümüze ulaşan Ardahan Kalesi, kentin sembol yapılarından biri olarak Kura Nehri kıyısında ihtişamla yükselmektedir